Erzurum
Valisi | Adı Soyadı |
---|---|
Nüfusu | 000 Kişi |
Yüzölçümü | 000 Km² |
Belediye Başkanı | Mehmet Sekmen |
Taban Ücretleri
6326 Nolu Kanun
Rehber Sözleşmesi
Yunan Mitolojisi
Gizemli Semboller
Anadolu Mitolojisi
Türkülerin Hikayeleri
Uçuş Bilgileri
Slot Merkezleri
Otoyol Ücretleri
Mobil Müze Kart
Müze İletişimleri
Yol Tarifi Mesafeler
Müze Giriş Ücretleri
Hava ve Yol Durumu
ARNAVUTLUK
BOSNA HERSEK
KARADAĞ
KOSOVA
MAKEDONYA
SIRBİSTAN
ALMANYA
İZLANDA
SLOVAKYA
AVUSTURYA
İTALYA
SLOVENYA
BELÇİKA
LETONYA
İSPANYA
BULGARİSTAN
LIHTENŞTAYN
İSVEÇ
ÇEKYA
LİTVANYA
İSVİÇRE
DANİMARKA
LÜKSEMBURG
ESTONYA
MALTA
FİNLANDİYA
HOLLANDA
FRANSA
NORVEÇ
HIRVATİSTAN
POLONYA
YUNANİSTAN
PORTEKİZ
MACARİSTAN
ROMANYA
Valisi | Adı Soyadı |
---|---|
Nüfusu | 000 Kişi |
Yüzölçümü | 000 Km² |
Belediye Başkanı | Mehmet Sekmen |
Etimolojisi
İslamiyet Öncesi
İslamiyet Sonrası
Cumhuriyet Dönemi
GÖLLERİ
DAĞLARI
OVALARI
VADİLERİ
NEHİRLERİ
Florası Hakkında
Faunası Hakkında
01.İlçe, 02.İlçe, 03.İlçe, 04.İlçe, 05.İlçe, 06.İlçe, 07.İlçe, 08.İlçe, 09.İlçe, 10.İlçe, 11.İlçe.
Konumu Hakkında
ÇOBANDEDE KÖPRÜSÜ
Erzurum'un Köprüköy ilçesinde Bingöl Deresi ile Pasinler deresi'nin birleşerek Aras Nehri'ni oluşturduğu bölgede tarihi köprüdür. Köprü 13. yüzyıl sonlarında İlhanlılar'ın veziri Emir Çoban Salduz tarafından yapılmıştır. Dönemin önemli yapılarından biri olan tarihi köprü, günümüzde koruma altına alındığından kullanılmamaktadır ve restorasyon yapılmıştır.
Köprü üzerindeki kitabe tahrip olduğundan köprüyü kimin yaptırdığı bilgisi kesin değildir. İlhanlılar zamanında 7 adet kemer gözlü olarak inşa edildi. Aras Nehri ve Hasankale çayı'nda akım miktarının en üst düzeye ulaştığı Ağustos ayında köprü taşkınlara maruz kalır. 1729 yılındaki bir taşkın sırasında köprü zarar gördü ve tamir edildi. 1872'de yine bir taşkın nedeniyle kemerlerden biri yıkıldı ve tamir edilerek tamamen kapatıldı. Günümüze 6 kemer gözü ulaşabildi.
ÇEŞMELERİ
HAMAMLARI
TİYATROLARI
MEYDANLARI
SU KEMERLERİ
SAAT KULELERİ
CAMİLERİ
KİLİSELERİ
SİNAGOGLARI
TAŞ HAN
Rüstem Paşa Han, Erzurum kentinde bulunan 16. yüzyıl yapısı bir kervansaraydır. “Rüstem Paşa Bedesteni” veya “ Taş Han” olarak da adlandırılır. Kanuni’nin damadı ve sadrazamı Damat Rüstem Paşa tarafından 1554- 1561 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1970 yılında restore edilmiş olan yapı, günümüzde günümüzde oltu taşı esnafının imalat ve satış yeri olarak hizmet vermektedir.
ARASTALARI
BEDESTENLERİ
KERVANSARAYLARI
TÜRBELERİ
KÖŞKLERİ
KASIRLARI
SARAYLARI
KONAKLARI
KÜLLİYELERİ
YAKUTİYE MEDRESESİ
Medrese taç kapısında bulunan kitabeye göre, İlhanlı hükümdarı Sultan Olcayto zamanında Gazanhan ve Bolugan Hatun adına Cemalettin Hoca Yakut Gazani tarafından Hicrî 710 (Miladi 1310) yılında yaptırılmıştır.
Yapı dikdörtgen planlı, üç eyvanlı, kapalı avlulu ve tek katlıdır. Ancak yapı dört eyvanlı plan şemasına göre yapılmıştır. Yapının girişi iki katlı olarak düzenlenmiştir. Medresenin güney eyvanı mescit olarak planlanmış ve bu eyvanın her iki duvarına mermer vakfiye kitabesi yerleştirilmiştir. Doğu eyvanın bitiminde ise türbe yer almaktadır. Türbede mezar bulunmamaktadır.
Medresenin en gösterişli cephesi, taç kapının da bulunduğu batı cephesidir. Batı cephesinin köşelerdeki biri şerefeye kadar, diğeri kaideye kadar yıkılan minarelerin üzeri konik külahla kapatılmıştır. Medresenin taç kapısı bitkisel, geometrik, figüratif ve yazı kuşaklarıyla bezenmiştir. Taç kapının her iki yüzünde, silme kemerler içerisinde, altta ajurlu bir küre ve üst kısmında hayat ağacı ve hayat ağacı altında birbirine bakar vaziyette verilmiş pars figürleri ve en üstte çift başlı kartal kabartmalı pano bulunmaktadır. Medrese’nin dışa taşkın taç kapısı ve iki köşesindeki minareleriyle kurulan denge yapının bütününde de cepheye karşılık kümbet yerleştirilerek sağlanmıştır.
Medresenin yakın tarihlere kadar etrafı, kışla olarak kullanılmış ve sonradan yapılmış yapılarla çevrilmiştir. 1970’li ve 1980’li yıllarda etrafı yıkılarak yapının ortaya çıkması sağlanmış ve çevre düzenlemesi yapılmıştır. 1984 yılından 1994 yılına kadar onarımları sürdürülen Medrese, Erzurum Müze Müdürlüğü bağlı birimi olarak 29 Ekim 1994 tarihinde Türk–İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Yakutiye Medresesi içerisinde, bölgenin kültür ve sanat özelliklerini geçmişten günümüze taşıyan kadın takı ve giysileri, erkek takı ve aksesuarları, kemerler, bakır eserler, silahlar, mühürler ve sikkeler gibi etnografik nitelikte eserler, anıtsal yapı ile uyum içinde sergilenmektedir.
---
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad'ın kızı Hüdâvent Hatun tarafından 1253 yılında yaptırılmış olan bu tarihi yapı, Anadolu'nun en büyük sanat şaheserlerinden biridir. Hüdâvent Hatun'dan dolayı "Hatuniye Medresesi" olarak da adlandırılır.
Kümbeti Erzurum' da bulunan kümbetlerin en büyüğüdür. Her biri 26 metre yüksekliğindeki rengârenk çinilerle süslü çift minare, bu tarihî esere isim olmuştur. Avlulu, 2 katlı, 4 eyvanlı olup, 37 oda ve bir camiye sahiptir. 1.824 m² (38m x 48 m) lik bir alan üzerine kuruludur. Açık avlulu medreselerin Anadolu 'daki en büyük örneğidir. Kuzey cephedeki taçkapı tam bir sanat eseridir. Taçkapı formundan ziyade çeşme nişleri ile yarım yuvarlak iki payanda vardır. Günümüzde kısmen tahrip olmuş görünümlü, 16 oluklu, firuze renkli çini kakmalı tuğladan yapma minarelerin kürsüleri de dikkat çekicidir. Taçkapının iki yanından yükselen silindirik minareler, tuğla ve mozaik çiniler ile süslenmiştir. Çinilerle süslü minarelere “Allah", "Muhammed" ve "ilk dört büyük halife" nin isimleri de işlenmiştir. Taç kapıyı çeviren bitki süslemeleri, kalın silmeli panoların içindeki "ejder", "hayatağacı", "kartal" motifleri cephenin en gösterişli bölümüdür. Taç kapının sağında ve solunda iki yönlü olmak üzere dört adet kabartma bulunmaktadır. Sağdakinde çift başlı kartal panosu yer almaktadır. Çifte Minareli Medrese mimarisinin ilk öne çıkan unsuru özelliğindeki geometrik süslemeler; en fazla avludaki sütun gövdelerinde, öğrenci odalarının kapı silmelerinde, eyvanların ön cephelerinde yer alır. Taç kapıda, avlu sütunlarını birbirine bağlayan kemerlerin yüzeylerinde ve kümbetin iç kısmında bitkisel süslemeler mevcuttur. Ön dış cephede yer alan tamamlanmış hayat ağacı ile kartal motiflerinin bir arma olmaktan çok, Orta Asya, Türk inanışı kapsamında, güç ve ölümsüzlüğü dile getirdiği düşünülür. Taçkapıdan avluya girilir. Zemin katta on dokuz, birinci katta ise on sekiz oda bulunmaktadır. Avlu 26x10 m. ölçülerinde dört yönden revaklarla çevrilidir. Girişin batısındaki kare mekânın vaktiyle mescid olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Zemin katın revakları kalın sütunlar üzerine oturmaktadır. Sütunların çoğu silindirik, dördü de sekizgen gövdeye sahiptir. Odalar beşik tonozla örtülüdür. Medresenin ikinci katı dört eyvan arasında, dört bağımsız grup şeklinde dizayn edilmiştir. Birinci kata inilmeden bir diğer bölüme geçmek mümkün değildir. İkinci kattaki hücreler (odalar) da alt kattakiler gibi dikdörtgen şeklindedir. Kırma taşlarla yapılmış, beşik bir tonuzla örtülüdür. Alt kattaki kapıların üst kısmında yer alan değişik şekiller üst kat kapılarında yoktur.
Medresenin ve iç kısımda bulunan kümbetin giriş kapıları başta olmak üzere; medrese mimarisinde yer alan önemli ve değerli parçalar, Rusların Erzurum'u işgali dönemlerinde Ruslar tarafından yerlerinden sökülerek Rusya'ya götürülmüştür. Özellikle Medresenin kümbet üst kat giriş kapısı yan duvarlarındaki tahribat, medreseye çok büyük bir zarar verildiğinin göstergesidir. Ayrıca Kümbet üst kat kısmında (bu kısımda dönemin müderrislerine ait mihrap görünümünde her birisi için köşeler de mevcuttur) tavandan aşağı sarkıtılan oldukça büyük ve uzun birbirine geçmeli sert mermerden yapma zincir de sökülmüştür. Sadece en baştaki tavana bağlı halka yerindedir. Buradan sökülen çini ve oyma taş motifler Leningrad Müzesinde sergilenmektedir.
Yaklaşık sekiz asır önce imar edilen bu şaheserin önceki dönemlerde Osmanlı Sultanı IV.Murat tarafından kapsamlı olarak tamir ettirilmiştir. Bu tarihî eser gerek bölgede sık sık yaşanan depremler ve gerekse diğer olumsuz tabiat şartlarından kısmen de olsa olumsuz olarak etkilenmektedir.
---
MANASTIRLARI
KALELERİ
BURÇLARI
KIŞLALARI
RİBATLARI
Sınır Boylarında ve Stratejik Mevkilerde Askeri Amaçlı Kullanılan Yapılara Verilen Ad.
HİSARLARI
AZİZİYE TABYASI
Erzurum'da yapılan ilk tabyaların tarihi 18'inci yüzyıldaki Osmanlı-İran savaşına kadar uzanır. Ancak en büyük tabyalar 19'uncu yüzyılın başından itibaren, Ruslar'ın Doğu Anadolu'ya yaptıkları baskın ve istilalardan şehri korumak amacıyla inşa edilmiştir. Şehrin çevresinde görüş açısı yüksek tepelere inşa edilen bu stratejik yapıların sayısı 21'i bulmaktadır. İçlerinde karargâh binaları, askeri barınaklar, eğitim sahaları, yemekhaneler, sarnıçlar, pusu odaları yer alan bu tabyalar; bazen tek, bazen de birkaç büyük yapının birleşiminden meydana gelir. Büyüklükleri ve konumları değişen tabyaların en önemlileri şehrin hemen doğusunda bulunan Mecidiye ve Aziziye tabyalarıdır.
Tabyaların tamamı taştan inşa edilirken, mimari üsluptan ziyade sağlamlık ve kullanım esasları ön plana çıkartılmıştır. Yan yana odalardan meydana gelen tabyaların, üzerleri kalın bir toprak tabakasıyla örtülmüştür. Düşmanın geleceği yönün öteki tarafında askerlerin toplantı avlularına, depo ve revir gibi bölümlere yer verilmiştir. Tabyaların en geniş bölümünde kışla odaları bulunurken, bunlar birbirleri ile bağlantılı dikdörtgen şekilde inşa edilmiştir. Odaların genişlikleri 3-4 metre, derinlikleri 6-14,5 metredir. Çoğunlukla tek katlı olan kışla odalarının bazıları yer kazanmak amacıyla ahşap kalaslarla ikiye bölünmüş ve iki katlı hale getirilmiştir. Bu tabyalar (Mecidiye ve Aziziye) "93 Harbi" olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda, Rusların ilerleyişinin durdurulmasında kritik bir işlev görmüştür.
KORUGANLARI
YERALTI ŞEHİRLERİ
SURLARI
KAPILARI
ÖREN YERLERİ
MİLLİ PARKLARI
ÖZEL MÜZELERİ
MİLLİ SARAYLARI
DEVLET MÜZELERİ
Ünlü Kişileri
EFSANELERİ
YEMEDEN DÖNME
ALMADAN DÖNME
Maalesef Hiçbir Otel Bulunamadı.
Maalesef Hiçbir Gezi Bulunamadı.
Maalesef Hiçbir Araç Bulunamadı.
Maalesef Hiçbir Gemi Bulunamadı.